DOĞANHİSAR

Doğanhisar'ın kuruluşu Roma-Bizans dönemine dayanır. Bunu, yapılan çeşitli kazılarda çıkan tarihi eserlerden ve kitabelerden anlamaktayız. Bugüne kadar bulunan yazılı taş, heykel, lahit gibi eserlerin çoğu Konya ve Akşehir Arkeoloji Müzelerinde, birçokları da Doğanhisar'da açık alanlarda sergilenmektedir.

Doğanhisar'ın Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Beyşehir Liva’sına (İli) bağlı Doğanhisar kazası (İlçesi) olduğunu kayıtlardan biliyoruz. Osmanlı döneminde Akşehir'e bağlı Nahiye (Bucak) durumunda idi. 1912 yılında Belediye Teşkilatı kurulmuş, 1957 yılında da ilçe olmuştur.

DOĞANHİSAR TESTİ'Sİ

Testiler, suyu soğuk tutma özelliğine sahip sağlıklı bir kaptır. Testiler düşük derecelerde pişirildikleri için nispeten gözenekli kalırlar. İçlerindeki suyu hafif hafif gözeneklerinden dışarı vererek terlerler. Bu terleme olayı aynen insanda olduğu gibi buharlaşma yoluyla ısı düzenlemesi yapar, serinlemeyi sağlar. Testinin geçirimli topraktan yapılmış, emici özellikleri olan, gözenekli yüzeyinden dışarı çıkan su, dışarıdaki sıcak havayla karşılaşınca buharlaşır. Buharlaşma sırasında su tanecikleri testi yüzeyindeki ısıyı da alırlar ve testinin sıcaklığını düşürürler.

İçindeki su ile testi arasındaki ısı alışverişinin azalmasından dolayı testinin içindeki su da ısınmaz. Bu böylece devam ettiği ve testiden dışarı sızan su buharlaşmaya harcandığı sürece, dış ortamın testiyi ısıtması önlenmiş olur. Şüphesiz bu sürede testideki su da bir miktar azalır. Testilerin bu özellikleri en iyi Orta Anadolu gibi kara ikliminin hakim olduğu, kurak ve gecelerin serin geçtiği bölgelerde görülür. Geceleyin düşen hava sıcaklığı ile soğuyan su, sabahtan itibaren ısınan havanın kuru yani içindeki nem oranının düşük olması sebebiyle daha kolay buharlaşır ve testi içindeki suyu gün boyunca serin tutar.

TARİHÎ VE TURİSTİK MEKÂNLAR

ULU CAMİİ

Doğanhisar Ulu Camii’nin yapım tarihi, kapı üstündeki kitabeden de anlaşıldığı gibi 1548 M. olarak tespit edilmiştir. Girişin solunda bulunan ahşap merdivenle mahfil katına çıkılır. Sağ dış duvarda ikinci bir kapı görülür. Ahşap mihrap ve minberi de dikkat çekicidir. Batı duvar köşesinde taş ve tuğla karışık örgülü bir minaresi mevcuttur. Giriş ve kıble cephesi alt kısımlarda düzgün kesme taş, üstlerde bir sıra taş ve üç y da 4 sıra tuğla ile örüldüğü, diğer iki cephenin de moloz örgülü olduğu görülen dış duvarlar, 103-105 cm kalınlıkta yapılmışlardır. Yer yer kalın ahşap hatıllar ile desteklenmişlerdir. İç mekan kirişleme sistemi dışarıdan da hissedilmektedir. Tüm taşıyıcı duvarlar uygun malzeme ile onarılmış ve özgün harçları ile derz onarımları tamamlanmıştır. İç mekana girildiğinde, mihrap önü üst örtü ahşaplarında ve bu tavanı taşıyan ahşap sütun  yüzlerinde diğer tavan taşıyıcı kiriş yüzlerinde ve sütun başlıklarında önemli nakış ve tezhip örnekleri görülmektedir. İstanbul Rüstem Paşa Camii, Topkapı Kara Ahmet Paşa Camii ve Takkeci İbrahim Ağa Camilerinde görülen nakış ve tezhip işleri ile aynı renk ve desenlere sahiptir. Sütun birleşimlerinde kırmızı renklerin ve altın varak işlemelerin örnekleri hissedilmektedir. Mihrap ve minberde de tavan ve diğer ahşap yüzeylerde görülen süsleme örneklerinin olması gerektiği düşünülebilir. Ancak elde edilen bilgilere göre önceki yıllarda bu elemanların yağlı boya ile boyandığı ve herhangi bir örnek kalmadığı görülmektedir.

GÖLCÜK MESİRE ALANI